BİRBİRİMİZE
HİZMET ETMEK
Günümüzde bir çok yönetim anlayışı, çalışma stratejileri
ortalarda dolanıp duruyor. Hepsinin ayrı bir işleyişi ve sağlayacağı
ayrı faydaları mevcut. İşletme literatüründe
sık sık geçen sinerji, ekip
çalışması, yönetimin yassılaşması ve iç müşteri kavramları vs. gibi.
Bizde uzunca bir süredir bu kavramlar üzerinde yoğunlaşarak, çeşitli
eğitimler alıyor, sabahları sinerji toplantıları yapıyor ve öğrendiklerimizi
bir nebzede olsa gerek iş hayatımızda gerekse kişisel ilişkilerimizde
kullanmaya çalışıyoruz. Böyle bir
yönetim anlayış içinde yer alan bizler için zeki, bilgili, tecrübeli olmak iyi sonuç alınması için yeterli mi acaba?
Ekip çalışması bir yandan bireylerin ortak zihin şemalarına sahip
olmalarına, diğer taraftan da ortak bir değer sistemine sahip olmalarına
ihtiyaç göstermektedir. Uyumlu bir çalışma ve yüksek performans, iyi bir ekip
çalışmasının sonucudur. Yapılan tüm çalışmalar bunu kanıtlamıştır. Peki iyi bir
ekip çalışması için kişilerde hangi özelliklerin bulunması lazım.
İşte birkaç madde de bu
özellikler:
* Yüksek duygusal enerji,
* Hayata ve insanlara karşı olumlu bakış açısı
(iyimserlik),
* Yüksek iç motivasyon,
* İşe bağlılık,
* Değişime istek duyma ve başkalarını hesaba katan
bir anlayış sergileme,
* Paylaşma,
*Olumsuz duyguları kontrol edebilme.
* Birbirine Hizmet Edebilme
Alt alta yazıldığında basit birkaç madde gibi gelen bu
özellikleri ortak bir değer sistemi
içerisinde yoğurarak uygulamak aslında o kadar da kolay değil. Yüzyıllarını birlikte
geçirmiş toplumlar bile bu özellikleri
bir arada tam olarak bulundurmaya biliyor. Belki toplum olarak baktığımızda ölçek biraz büyük kalıyor. Ancak hepimizin
bildiği gibi bu özellikleri yaşamlarının
ayrılmaz bir parçası olarak kabullenen ve bugün dünya liderliğine
oynayan bir çok ülke var.
Flokser olarak kendi bünyemize
baktığımızda, başarıyla sonuçlanmış bir
çok ekip çalışması örneği görebiliriz. Ancak ortak bir değer sisteminde
buluşmuş, vizyon ve misyonunu açıkça ortaya koymuş, değer ve ilkelerini
oluşturmuş bir aile olarak hak ettiğimiz başarıya ulaştığımızı söyleyebilir
miyiz? Bu soruyu kendimize sorduğumuzda
açık bir “EVET” cevabı alabiliyor
muyuz? Bu soruya “ EVET” cevabını vermemizi zorlaştıran tutumlardan en önemli 2
tanesi ‘‘Diğer bölümlere ilişki kurmak’’
ve “ Birbirimize hizmet etmek” kavramlarını henüz tam özümseyememiş olmamız. Bu eksiğimiz
aslında topyekün içinde yaşadığımız ülke
içinde geçerli. Geleneksel ‘‘silo’’ ya
da ‘‘kale’’ düzeni olarak adlandırabileceğimiz, her bölümün kendi çıkarlarını
öne çıkaran anlayış, hiyerarşik bir yönetim tarzına ihtiyaç göstermektedir.
Böyle bir yönetim tarzı, sınırları çizilmiş olduğu için çatışmaları nispeten
azaltır; olan çatışmalar da örtük gerçekleşir. Oysa yatay ilişkilerin ağır
bastığı yassılaşan yönetim anlayışı içinde diğer bölümlerle ‘‘olumlu ve sağlam
ilişkiler’’ kurmak performans ve örgüt iklimi üzerinde son derece önemli bir
etkiye sahiptir. Çünkü çatışmalar daha açık yaşanır ve çok kırıcı olur.
Söyle bir baktığınızda bir bölümde çalışanlar, büyük çoğunlukla diğer
bölümde çalışanların iyi organize olmadan, dağınık ve hatalı çalıştıkları
konusunda kesin bir inanca sahiptirler. İlk fırsatta size diğer bölümdeki
birinin ne kadar tembel veya yeteneksiz olduğunu söyleyebilir veya işlerini
yanlış yaptıklarını nedenleriyle anlatabilirler. Aslında yapılan yanlış iş
diğer bölümün tek başına yaptığı ve sonuçlarına tek başına katlanacağı bir iş
değildir. Üretimden yüksek oranda hatalı
ve fireli ürün çıkarsa bu sadece
üretimin bir sorunu değildir. Ya da yanlış bir malzeme alımı için Satın almayı departmanını suçlayamazsınız.
Bu tür yaklaşımlar burukluk
yaratır ve ekip çalışmasını imkansız hale getirir. Bu durumun ortaya çıkmasını
engellemek başta liderler olmak üzere hepimizin
asli görevidir. Bir liderin yapabileceği şeylerden biri, bölümündeki
kişilere, diğer bölümlerdeki kişileri gözlemek ve onlar hakkında konuşmaktan
kaçınmak konusunda örnek olmaktır. Bu konudaki en pratik ve geçerli yol, diğer
bölümdeki kişilerle ilgili söyleyecek olumlu bir sözünüz yoksa, hiçbir şey
söylememektir. Bu tür durumlardan kaçınmak ve diğer bölümlerle ilgili olumsuz
konuşmaları ortadan kaldıracak şekilde davranmak bir liderin görevidir.
Örneğin mali konularla ilgili bir rapor gerektiğinde bir bölümün lideri diğerleri
için yüksek sesle ‘‘Şu adamlar raporu hala göndermedi mi? Ne beceriksiz
insanlar bunlar. Basit bir raporun gelmesi bile bu kadar zaman alıyor!’’ yada bir
pazarlama lideri üretim bölümü
için “ Tüm isteklerimizi açıkça
belirtik, ama bir malı üretemediler , ne iş yapar bu adamlar.....”derse lidere
bağlı çalışanlar, diğer bölüm çalışanlarını tembel, beceriksiz ve yetersiz
olarak algılar. Bu algılama, o bölümle olan ilişkilerde sözlü ve sözsüz
mesajlarla mutlaka karşı tarafa da yansıtılır ve onlar tarafından da algılanır.
Ve bu çatı altında birbirimiz için var olduğumuz gerçeği bir anda ikinci plana
düşer.
Lider birlikte çalıştığı kişilere, diğer bölümde çalışanlarla ilgili
olumsuz tutum sergilemenin uygun olmadığını belirtmelidir. Bir bölümde görevli
olarak bulunmadıkça, onların karşı karşıya oldukları problemleri bilmek büyük
çoğunlukla çok zordur. İlişkilerin sürdürülmesinde zorluk çekilen durumlarda,
birlikte çalışılan kişileri, diğer bölüm çalışanları ile doğrudan çatışmaya
girmek yerine, sorunları ortak bir çözüme kavuşturmak için teşvik etmek
gerekir.
Eğer bir uzlaşma sağlanamıyorsa durumu bağlı oldukları lidere
bildirmeleri ve sorunu onunla paylaşmaları konusunda cesaretlendirmek yararlı
olur. Bir konu ile ilgili kesin verilere sahip oluncaya kadar, daha sonraki
ilişkileri zorlaştıracağı ve gereksiz rahatsızlıklar yaratacağı için, sert ve
katı yorumlar yapmak ve suçlayıcı bir tavır içinde olmak, ekip çalışmasının
sağlıklı yürümesini etkileyeceğinden büyük önem taşır.
Herhangi bir konuda tepki göstermek için elinizde geçerliliğinden
şüphe etmediğiniz kanıtlar olduğu kabul edilse bile (ki bu çok ender rastlanan
bir durumdur), sorunu diğer bölümdekilerle hesaplaşarak ve çatışarak çözmekten
kaçınmak gerekir. Böyle bir durumda olumsuz duygular kontrol edilerek, konuyu
bir üst yönetim kademesine götürmek ve çözümle ilgili yardım ve danışmanlık
istemek en uygun yoldur. Bunun, kesinlikle şikayet havasına girmeden ve böyle
algılanmayacak şekilde yapılması büyük önem taşır.
Unutmamak gerekir ki, gerçek bir lider kriz yaratmaz. Olgun bir insana
ve gerçek bir lidere düşen, krizleri önleyen bir tavır içinde olmaktır. Ekip
çalışmasında önemli olan haklı olmak değil, sorunların çözümüne katkıda
bulunmaktır. Bu durumda da anahtar rol liderlere düşmektedir. Lider bir yandan
örnek davranışlarıyla çalışanlara yol göstermek, diğer taraftan da birlikte
çalıştıkları kişilerin olgunlaşmasına katkıda bulunmak durumundadır.
Görülüyor ki başta
maddeler halinde sayılan özelliklerden
belki de en önemlisi “ Birbirine Hizmet
Edebilme” özelliğine sahip olmaktır. Çünkü bu çatı altında varoluşun en önemli kaynağı budur. Birbirimize ne kadar iyi ve kaliteli hizmet
sunabiliyorsak, müşterilerimize ve
topluma da o ölçüde hizmet verebiliriz.
Kısacası “ Birbirimize Hizmet Edersek Lider Oluruz”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder