BEDEN İÇSEL DÜNYAMIZIN YANSIMASIDIR

Anadilimizden başka bir dili öğrenmek
için zaman ve enerji harcarız ama temel dilimiz olan beden dilimizi öğrenmek
için gereken zamanı ayırmayız. Hiç kimse Beden Dilinin ifadelerinden
kaçamayacağı ve bunu bastıramayacağı için bu dili öğrenmenin kişiye büyük
faydalar getireceği açıktır. Böylece kendi dünyamızı yansıtma biçimimiz ve
birlikte yaşadığımız insanların içi dünyalarıyla ilgili önemli bilgilere sahip
oluruz. Aslında her insan beden dili konusunda bildiğini düşündüğünden çok daha
fazlasını bilir.
Duyguların ve düşüncelerin kelimelere
dökülemediği durumlarda bunu çok açık hissederiz. Böyle anlarda bir bakış,
başın bir dönüşü, bir jest binlerce kelimeden daha fazla anlam taşır ve daha
önemlisi “insanlar kelimeleri çoğunlukla gerçek duygu ve düşüncelerini örtmek
için kullanır”. Beden dilimiz aynı zamanda bize sosyal rolleri gösteren bir
aynadır.
DAVRANIŞLARIMIZ
İÇ DÜNYAMIZI ETKİLER
İnsanlar büyük çoğunlukla içlerinden
geldiği gibi davrandığını düşünür. Oysa yakın zamanda yapılan araştırmalar
“insanların hissettikleri gibi davranmaktan çok davrandıkları gibi
hissettiklerini” ortaya koymuştur.
İLETİŞİM
İletişim duygu, düşünce ve ya bilgilerin
akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır. İletişim Latince
“communicare” kökünden gelmektedir. Dilimizde haberleşme, komünikasyon olarak
adlandırılmaktadır. İnsanlar arası iletişim temel olarak duygu ve düşünce
alışverişini yürütme düzenleridir. Burada ana öğe “anlatmaktır”. İletişimi
kuran ve başlatan kişi kendisini duygu ve düşünce dünyasını, ilişkilerini
karşısındakine açıklamak, iletmek ister. Bu eylemin iletişim açısından anlamı
anlaşılmaktır. İletişimi kolaylaştıracak, zemin hazırlayacak önemli noktalar
şunlardır.
İLETİŞİMDE
İLK DAKİKA ÖNEMLİDİR: Karşı karşıya gelen iki kişi arasındaki ilk iletişim,
iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir. Bu etkiyi yaratan faktörler,
karşılaşılan kişinin beden dilinden, kullandığı kelimelere ve kişinin taşıdığı
bütün aksesuarlardan bulunduğu ortamdaki nesnelere kadar geniş bir dağılım
gösterir. Algılayanın kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile kalıplaşmış
yargılar karşıdan gelen verilerle birleşerek iletişimin ilk anında kişiye bir
karar verdirir ve karşısındaki kişiye zihninde bir etiket yapıştırır. Bu olumlu
veya olumsuz olabilir. “Duruşundan hiç hoşlanmadım”, “Bir görüşte kanım
ısındı”, “ilk gördüğümde vuruldum”, “Ben onu gördüğüm an işe yaramaz olduğunu
anlamıştım” gibi değerlendirmeler o kişi ile gelişecek iletişimin temelini
oluşturur.
İLETİŞİM
BİLGİ ALIŞVERİŞİ DEĞİLDİR !!
İnsanlar arası iletişim sadece bilgi
alışverişi değildir. Duygu ve düşüncelerin bir bilgi olarak aktarılmasındaki
eylemler ve bu eylemlerin biçimi iletişimin özünü oluşturur. Ancak bilgiyi
veriş biçimi, yani sözlerin beden dilindeki karşılığı da önemlidir. İletişimde
bilgilenmek ve öğrenmek “anlamak” değildir.
Örneğin arkadaşınızla yapacağınız bir konuşmada beden dilini
değerlendirmezseniz onun neler yaptığını öğrenebilirsiniz ama neler yaşadığını
anlayamazsınız. Kelimelerin sözcük anlamlarını karşınızdaki kişinin
eylem biçimiyle birleştirmeniz, birlikte
değerlendirmeniz doğru iletişime imkan verir.
İLETİŞİM
KİŞİYE DEĞİL KİŞİYLE YAPILIR
İletişim bir başka kişiyle birlikte
yapılandırılan bir süreçtir. İletişim onu oluşturan bireylerden birinin aktif
oluşu, diğerinin bu eylemi seyredişiyle kurulamaz. Eğer alıcı kişi hazır
değilse iletişim yolu tıkanır.
İLETİŞİM
BİR BÜTÜNDÜR
İletişimi kelimeler, eller, gözler gibi
bütünlüğünden soyutlayarak ve süreçteki bir kesite bakarak değerlendirmek bizi
yanıltabilir. Beden işaretlerini veya tek başına sözcüklerin içeriğini
değerlendirerek sonuç çıkarmak yanıltıcı olur. Örneğin ellerin bir masaya
dayanması veya bir sandalyeye ters oturmak beden dili açısından bir destek
aramak, güvensizlik işaret olarak yorumlanır, ama bu durum bazen bedeni
dinlendirmek ihtiyacından da kaynaklanabilir.
İLETİŞİM ve KÜLTÜR
Ayrıca yakın arkadaşlarımıza, çevremize
karşı duruşumuz ve bakışlarımızla düşündüklerimizi hissettirmeye çalışırız. Bu
davranış büyük çoğunlukla da başarıya ulaşır ve karşımızdakiler düşünce ve
duygularımızı anlar. İletişim kurduğumuz kişilerle kültürümüzdeki ortak yanlar
ne derece fazlaysa birbirimizin beden dilini anlamamız o denli kolay olur.
İLETİŞİMDE GÖNDERME BECERİLERİ
İletişimde
sözlü ya da sözsüz mesajların ilişki biçimine göre uygun şekilde verilmesi
gönderme becerilerinin geliştirilmesiyle mümkündür. İletişimde gönderme
becerilerinin önemi iletişimin yalnızca bazı bilgi ve mesajları söz ile ifade
etmekten fazla, bu tutumlar bütünü olmasından kaynaklanmaktadır. Bu haliyle
iletişim sadece kelimelerden daha fazlasını içerir. Gönderme becerileri mesajın
aktarılması için seçilen sözcükler, beden dili ve sesten oluşan bir bütündür.
Ancak iletişimin başarılı olabilmesi için
Ne söylemek istiyorum?
Ne zaman söylersem karşımdaki kişinin iletişim
kanalları açık olur? Sorularına yanıt verilmelidir.
SES TONU
Ses tonu, yüksekliği, rezonansı ve
temposu ile duygularımızın en önemli aktarıcısıdır. Mutluluğumuzdan, hüznümüze,
samimiyetimizden, tereddüdümüze kadar bütün duygular sesin özellikleriyle
aktarılır. (“gel kelimesi farklı tonlarda söylenirse değişik anlamlar ifade edebilir.)
JEST ve MİMİKLER
Jestler
ve Mimikler diğer kişilere görsel sinyaller gönderen hareketlerdir. Bizim bir
jestten söz edebilmemiz için yapılan hareketin bir başkası tarafından görülmesi
ve yaşadığımız duygu ve düşünceyle ilgili bir bilginin karşımıza iletilmesi
gereklidir.
ŞİMDİ BİRAZDA
ETKİLİ KONUŞMA SANATINDAN DİLİMİZ DÖNDÜĞÜNCE BAHSEDELİM
AĞZINIZ
BEYNİNİZDEN HIZLI ÇALIŞMASIN AMACINIZI
BİLİN
Dikkatinizi
özgüvenin ve daha etkili konuşmanın sizin için olan önemine değer veriniz.
Özgüveniniz başkaları
ile konuştukça güçlenecek ve kişiliğiniz daha iyiye gidecektir. Duygusal açıdan
daha iyi olacağınız anlamına gelir bu,ve duygusal açıdan iyi olmak fiziksel
açıdan iyi olmak demektir. Konuşma eylemi herkes için,genç ve yaşlı olsun,
kadın ve erkek olsun geçerlidir.
Konuşma fırsatını
yakaladığınızda bunu değerlendirin,kaç kişiyle olduğu önemli değildir; hep daha
iyiye gideceksiniz. Sonunda ruhsal bir rahatlık hissedeceksiniz, hem de hiçbir
zaman hissetmediğiniz kadar.
KONUŞMANIZI
DİNLEYİCİLERLE PAYLAŞMAYA GAYRET EDİN
Her konuşma
durumunda üç etken vardır:Konuşmacı,konuşma,ya da mesaj ve dinleyiciler. Bu
kısmın ilk iki kuralı konuşmacıyla konuşma arasındaki ilişkiyi ele almıştı. Bu
noktaya kadar herhangi bir konuşma durumu yoktu. Konuşmacı konuşmasını dinleyicilere
sunduğu an böyle bir durum meydana gelir. Konuşma iyi hazırlanmış olabilir,
konuşmacı konuya büyük bir ilgi gösterebilir fakat tam bir başarı için üçüncü
bir etkene ihtiyaç vardır. Dinleyicilerine söylediklerinin önemini hissettirmek
zorundadır. Sadece kendisi heyecanlanmamalıdır; aynı heyecanı dinleyicilere de
aktarmalıdır. Hitabet tarihinde önemli yer tutmuş konuşmacıların en büyük
özelliklerinden biri bu satıcılık, vaizlik “veya bunu nasıl adlandırmak
istiyorsan”yönlerinin güçlü olmasıdır. Etkili bir konuşmacı dinleyicilerinin
yaşadığı heyecanı yaşamalarını, fikirlerine uymalarını, yapmaları gerekeni
yapmalarını ve tecrübelerini tekrar yaşamalarını ister, o kendine değil,
dinleyiciye dönüktür. O konuşmasının başarısının kendisinin değil
dinleyicilerinin elinde olduğunu bilir.
KONUŞTUKLARINIZI
SERGİLEYEREK GÖRSELLEŞTİRİN
Psikologlar
bilgimizin yüzde 85’inin görsel etkilerden oluştuğunu söylerler. Bu
televizyonun bir reklam ve eğlence aracı olarak inanılmaz etkisini açıklıyor.
Konuşma yapmak da hem görsel hem de duygusal bir sanattır.
Konuşmanızı
detaylar da süslemenin en iyi yollarından biri de görsel etkiyi katmaktır.
Resimler.soluduğunuz
hava kadar kolay elde edilebilir. Onları konuşmalarınıza serpiştirin ve daha
eğlenceli daha etkili olun.
Nesilden nesle
aktarılan atasözlerinin çoğunun görsel olduğunu fark ettiniz mi hiç? “Bir taşla
iki kuş vurmak”, “Ayağını yorganına göre
uzatmak”vb…
Görsel
etkilerinizi kesin spesifik seçin. Zihinsel görüntülerinizi bir geyiğin
boynuzları kadar belirgin ve görülür olsun. Örneğin “köpek” kelimesi birden çok
cinsi çağrıştırır; bir St. Bernard, bir fino gibi. Fakat eğer seçiminiz “buldog
köpeği” olursa durum daha açık olacaktır.
Canlılık ve gayret bir konuşmacıda olması gereken
ilk özelliklerden biri olmalı. İnsanlar her zaman enerjik insanların etrafına
toplanır.
“Bir konuşmacı
bir şeye bütün ciddiyetiyle inanıyor ve onu bütün ciddiyetiyle söylüyorsa
davasına taraftar bulacaktır; küllerden kale üretebileceğini söylese bile.
İnançlarımız sağduyuya ve gerçeklere dayanırsa daha güçlü olur.”
İyi olarak
tanımladığınız bir konuyu daha çok araştırınız. Bir şey hakkında ne kadar çok
şey bilirseniz onun hakkında da o kadar heyecanlı ve ciddi konuşursunuz.
KONUNUZLA İLGİLİ
DUYGULARI TEKRAR YAŞAYIN
Sinemaya ve
tiyatroya gitmemizin bir sebebi duyguların ifade edilişini görmek ve duymak
isteyişimizdir. Duygularımızı açığa vurmaktan o kadar çok korkarız ki bu
duygumuzu rahatlatmak için bir oyuna gitme gereğini hissederiz. Dolayısıyla bir
kitleye hitap ettiğinizde konuşmanıza ne kadar heyecan katarsanız,
dinleyicilerin ilgisi ve heyecanı o denli artacaktır. Samimi duygularınızı
bastırmayın;o özgün gayretinizi frenlemeyin. Dinleyicilerinize bu konu hakkında
konuşmak için ne kadar istekli olduğunuzu gösterin, böylece de dikkatlerini
toplayın.
CİDDİ DAVRANIN
Konuşmak için
dinleyicilerin önüne çıktığınızda darağacına giden biri gibi değil,
beklentileri olan biri gibi çıkın. Yürüyüşünüzdeki hava gerçek bir masada size
yararı olacaktır ve dinleyicileriniz sizi söyleyeceklerinde istekli biri olarak
algılayacaklardır. Başlamadan önce derin bir nefes alın herhangi bir eşyadan
veya podyumdan uzak durun. Başınızı dik tutun. Dinleyicilerinize önemli şeyler
söylemek üzeresiniz ve her parçanız bunu açıkça göstermelidir. Sesinizi arka
sıralara duyurabilirseniz güveniniz artacaktır. Hareket ve jestler yapmaya
başladığınızda bu size motivasyon sağlayacaktır.
Onlara
konuşmasının ezberlenmiş bir metin olmadığını hissettirin
;Hiçbir dinleyici kendisini ilgilendiren bir konuyu sunan bir
konuşmacıdan sıkılmaz.
Konunuz hakkında
elde edebileceğiniz bilgilerin dinleyicilerin sorunlarını çözmeye ve amaçlarını
elde etmeye nasıl yarayacağını sorun bir kendinize. Sonra bunu onlara gösterin
ve böylece dikkatlerini çekin.
DÜRÜST VE SAMİMİ
BİR ŞEKİLDE TAKDİRLERDE BULUNUN
Dinleyiciler
bireylerden oluşmuştur ve bireyler gibi tepki verirler. Dinleyicileri açıkça
eleştirirseniz bunu yadırgarlar. Yaptıkları övgüye değer şeyleri takdir
ederseniz kalplerinde bir yer edinirsiniz. Bazen bu kişisel araştırmayı
gerektirebilir. “Bu gördüğüm en akıllı dinleyici kitlesi” gibi cümleler bazı
dinleyiciler tarafından dalkavukluk olarak nitelendirilir.
DİNLEYİCİLERİNİZİ
KONUŞMANIZA ORTAK EDİN
Dinleyicilerinize
bir şeyi oylamalarını veya bir problemi çözmek için yardımlarını istemeyi
önerin. Konuşmanın ders verme niteliğinin dışında bir konuşma olduğunu kabul
ettiren bir ruh hali –dinleyici tepkisine adanmış bir konuşma– bu olaya
dinleyiciyi ortak eden bir eylem olmalı. Dinleyici katılımını kullanırsanız
ortaklık hakkını onlara vermiş olursunuz.
KISA KONUŞMALARI
ETKİLİ HALE GETİRMEK
Her konuşmanın,
konuşmacı farkına varsın veya varmasın başlıca dört amacı vardır. Nedir bunlar?
1-İkna etmek veya harekete geçirmek;
2-Bilgilendirmek;
3-Etkilemek veya inandırmak;
4-Eğlendirmek
Birçok konuşmacı
kendi amaçlarını ve konuşmanın amacını karşılaştıramadıkları için zorluk
çekerler ve başarısızlığa uğrarlar.
Konuşmacı
dinleyicilerin ruh halini anlamayacak kadar duyarsız olduğu için konuşmasına
sıkıntıyla devam etti.
Konuşmanıza vereceğiniz
örnekten ayrıntılar sunarak başlayın;ana fikrinizi aktarmak için kullandığınız
grafik örneklemeleri sunun. Dinleyicilerinize de onlardan beklediklerinizi
açıkça ifade edin. Üçüncü olarak sebebinizi;yani dinleyici söyleyeceklerini
dikkate aldıklarında elde edecekleri avantajları belirtin. Bu tür formül bu
hızlı hayat tarzına çok uygun. Konuşmacılar uzun ve zahmetli girişlerle artık
zaman kaybedemezler. Dinleyiciler de konuşmacının söylemek istediğini
dolandırmadan anlatmasını isteyen meşgul insanlardan oluşur. Dinleyiciler
gerçek veya sahte olsun hiçbir özre ilgi duymazlar. Onlar “hareket” istiyorlar.
Bu formülle onlara ilk kelimeden itibaren hareket sağlarsınız.
Sihirli formül
ticari yazışmalarda ya da ast ve üstlere bilgi verirken de kullanılabilir.
Anneler çocuklarını yönlendirirken çocuklarda bir imtiyaz hakkı almak için bu
formülü yararlı bulacaklardır.
KONUŞMANIZA
ÖRNEĞİNİZDEN BİR AYRINTI VEREREK BAŞLAYIN
Örnek vererek
başlamanın amacı doğrudan dikkat çekmektir. Bazı konuşmacılar bunu başaramazlar
çünkü ilk kelimeleri tekrarlardan,klişelerden veya dinleyicinin ilgilenmediği
özürlerle doludur. “Konuşmaya pek alışık olmadığım için” özellikle iticidir
fakat buna benzer birçok konuşma başlangıcı yöntemi de hiç ilgi çekici
değildir. Bu konuyu nasıl seçtiğiniz dinleyicilerimize pek hazır olmadığınızı
söylemeniz(ki bunu hemen fark edeceklerdir)ya da konunuzu bir vaaz verircesine
sunmak kaçınmanız gereken yöntemlerdir.
Konuşmanızı kim,
ne zaman, nerede, ne, nasıl yada neden sorularını cevaplayan cümlelerden
biriyle başlarsanız en eski iletişim yöntemini kullanmış olursunuz hikayeyi.
“Evvel zaman içinde” kelimeleri çocukların hayal kapılarını aralar. Aynı
yaklaşımla ilk kelimelerinizle dinleyicilerinizin akıllarına girebilirsiniz.
ÖRNEĞİNİZİ UYGUN
AYRINTILARLA DOLDURUN
Kendi başına
ayrıntı hiç de ilginç bir şey değildir. Eşyalarla ve ufak tefek süslerle dolu
bir oda hiç de çekici gelmez. Çok fazla alakasız ayrıntıyla dolu bir resim göze
hoş görünmez. Aynı şekilde çok fazla ayrıntı gereksiz ayrıntı konuşmayı sıkıcı
yapar. Yapmanız gereken konuşmanın amacına ilişkin ayrıntıları seçmenizdir.
DİNLEYİCİLERE İSTEDİKLERİ BİRŞEYİ NASIL ELDE
EDEBİLECEKLERİNİ ANLATACAĞINIZA İSTATİSTİKLERDEN YARARLANIN İŞİNİZ KOLAYLAŞSIN
İstatistikler
belirli şekildeki olayların oranlarını göstermek için kullanılır. Etkileyici ve
inandırıcı olabilirler;özellikle tek bir örneğin yeterli olmadığı durumlarda
kanıt olarak kullanıldığında .
İstatistikler
kendi başına sıkıcı olabilirler. Akıllıca kullanılmalıdırlar ve kullanıldığında
da onları canlandıracak bir dille verilmelidirler.
HAREKET GÖRMEK
İSTEDİĞİNİZİ BELİRTİN
Eğer
dinleyicileri etkilemek istiyorsa bütün konuşma sonuçta toplanması gerekiyordu.
Sonuç konuşmanın
en stratejik noktasıdır, kişinin son olarak söyledikleri, kişinin bitirirken
dinleyicilerin kulaklarını çınlatan o kelimeler; bunlar en uzun süre
hatırlanacak olanlardır.
“İlk olarak neden bahsedeceğinizi söyleyin;sonra
söyleyeceklerinizi söyleyin;son olarak da ne söylediğinizi tekrarlayın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder