30 Ekim 2011 Pazar

TEKİRDAĞ RAKISININ SIRRI (SİX SİGMA EĞİTİMİMDEN)

Tekirdağ Rakısının sırrını bilir misiniz?

Birden eğitmenin sorusunu duyunca herkes şaşırdı. Üniversitede, üretim
yönetimi dersindeydik. Konu 6 Sigma. Dersin ortasındayız ve hepimizin içi
bayılmış. Ama rakı lafını duyunca bir anda uyandık ve herkes rakı hakkında
bilgisini konuşturmaya başladı. Biri "Yaş üzüm" diye atıldı. Kimi
"Tekirdağ'ın havasından" dedi. Öteki "artezyen suyundan" dedi. Bense
"Tekirdağ Rakısı" nedir bilmediğim için ağzım ı bile açmadım.



En sonunda hoca herkesi susturup anlatmaya başladı: 'Tekirdağ rakı
fabrikasına zamanında yeni bir müdür atanmış. Müdür daha fabrikaya gelmeden,
ne kadar suratsız bir adam olduğuna dair söylentiler ulaşmış. Herkes yeni
müdürün ne kadar geçimsiz, ne kadar sinirli bir adam olduğunu konuşur olmuş.
Müdür gelince ilk iş, tüm yönetim takımını toplanmış fabrikayı gezmeye
başlamış. Müdür gezerken tek bir laf bile etmemiş. Ama ası k olan suratı
asıldıkça asılmış. Böylece söylentilerin doğru olduğu anlaşılmış. Gezinin
sonunda yeni yetme bir mühendis: -Beğendiniz mi efendim? diye sorma
gafletinde bulunmuş. Müdür önce sert bir bakış atıp -Ben bu fabrikanın
nesini beğeneyim? diye kükremiş. Mühendis iki büklüm olmuş, sorduğuna
soracağına pişman, sinmiş bir köşeye. Müdür buna daha da sinirlenmiş.
Yanında artık varil mi, paket mi ne varsa tekme atıp devirmiş. Herkes
korkmuş şaşırmış, kimseden ses çıkmamış.



Neyse ki müdür yardımcıları aklı selim adamlarmış. Ertesi gün kendi
aralarında toplanıp"Fabrikayı nasıl düzeltiriz" diye plan yapmaya
başlamışlar. Gördükleri her eksiği tamamlamışlar. Birkaç ay içerisinde
fabrika iki katı verimle şekilde çalışır hale getirmişler. Sonunda müdürün
yanına çıkıp "Gelin fabrikayı bir daha gezelim" demişler. Bu sefer tüm
birimler çok düzgün çalışıyor, hiç bir yerde sorun yok. Herkes pür dikkat
görev başında. Ama yeni müdür rahat durmamış. Paketleme yapılan alana
gelince durmuş.Paketlerden birini açıp, içinden bir rakı şişesi çıkarmış.
Kapağını açıp koklamış, koklayınca yüzünü ekşitip, rakıyı yere dökmeye
başlamış. Tüm amirler, usta başları, işçiler şok. -Efendim neyi
beğenmediniz? diye soracak olmuşlar. -Bu rakının beğenilecek nesi var? diye
kükremiş müdür. Herkes sus pus.



Ertesi gün yine tüm fabrika panik. Müdür yardımcıları yine toplanmış,
çağırmışlar usta başlarını sormuşlar "Rakıyı nasıl iyileştiririz?" diye.
Biri demiş "Şebeke suyu kullanmayalım. Kloru fazla." Öbürü demiş "Anasonu
çok keskin." Bir başkası demiş "Yaş üzüm kullanalım." Aylar boyu uğraşıp
rakıyı yenilemişler. Yine müdürü alıp tekrar fabrikayı gezdirip yaptıkları
yeniliklerden bahsetmişler. Paketleme yapılan yere gelince durup, bir rakı
açıp ikram etmişler. Müdür durmuş. Önce şişeyi alıp evirip çevirmiş. Sonra
sunulan bardağı alıp biraz içmiş. Tabi o içerken herkes pür dikkat bakıyor,
ne diyeceğini merak ediyormuş. Sonunda yine yapacağını yapmış "Bu rakının
nesi güzel?" diye bağırıp, elindeki şişeyi yere boşaltmaya b aşlamış. Birden
yaşlı bir usta başı dayanamayıp "Döktürmem ben sana rakımı" diye atlamış.
Müdürün elinden kapmış şişeyi. Herkes şaşkın bakarken de usta başı, "Ne
demek nesi güzel. Sen rakıdan anlamıyor musun?" diye bağırmış. Etraftakiler
bir yandan "Ne yapsak yaranamıyoruz" diye ustabaşına hak veriyorlar, öte
yandan müdür kızacak diye korkuyorlarmış. Müdür ustabaşına bakmış. Herkes
bağırıp çağırmasını beklerken o sakin sakin "Ben rakıdan anlamam." demiş.
"Ben insandan anlarım. Yaptığınız işi o kadar kötüledim, şimdiye kadar
içinizden biri çıkıp sahiplenmedi. Demek ki aslında kimse ortaya çıkan işi
savunacak kadar beğenmiyordu. Ama şimdi bu şişeyi çocuğunmuş gibi
sahiplendin." demiş.'



Hoca hikayeyi anlatmayı bitirip durdu. Sonrada şöyle bir öğüt verdi. Bir gün
bir fabrikanın başına geçecek olursanız, ürettiğiniz cansız nesneyi değil,
onu üreten insanı yönetin. Siz şişenin içindekinden hiç anlamayabilirsiniz.
Merak etmeyin onu üreten onu nasıl mükemmel yapacağını bilir. İşte Tekirdağ
Rakısının sırrı o şişeyi sahiplenip, içindekini efsane haline getirmesini
bilenlerdedir.

16 Ekim 2011 Pazar

Doğan Cüceloğlu ile sohbet


Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?

Bir Katılımcı: Hocam Allah'a Şükür bildiğimiz kadarıyla yok.

Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti
bir şey söyler misiniz?
Cevap: (neredeyse otomatik olarak çıkar: ÖLÜM

Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir.

Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey
ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu
benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?
Katılımcılar: (Burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlarlar)

Cüceloğlu: Öleceğim belli ise , benim ölümcül bir hastalığım olduğuda açıktır...

Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
Katılımcılar: Hayır

Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?

Bir Katılımcı: Evet var.

Cüceloğlu: Ya Yarın ?

Bir Katılımcı: Evet.
Cüceloğlu: Ya 30 yıl sonra?
Bir Katılımcı: Olabilir.

Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ

salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?

(Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü; genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.)


Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim

bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? , Var mıdır böyle bir garanti?
Bir Katılımcı: Yoktur Hocam.

Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce

öldüğünün bize söylenmeyeceğini?

(Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar) ve Bir Katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?


Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba

bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu
bilseydiniz,o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?

Bir Katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.


Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın,gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden

çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı
iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular,tartışma yada gerginlik yaratırmıydı
Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun
boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona,
yüreğinizin derininden gelen bir 'Seni gerçekten çok seviyorum' demeye ne gerek var diye düşünürmüydünüz
Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?

(Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir)


Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz,

kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde 'Şimdi kalbini kırdım, ama
zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim' diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz.
Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?
Ailemiz , Yakınlarımız , Sevdiklerimiz , İş arkadaşlarımız , Komşularımız ve Hayatı paylaştıklarımızla
birlikte geçirdiğimiz her anı önemsemek ve asla ama asla kalp kırmamak gerek hiç şüphe yok ,
Zira Kalp Kırmanın hiç ama hiç Telafisi de yok.


     EĞER

Bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
Ve bunun sebebini senden bildikleri zaman,
Eğer sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;
Eğer sana kimse güvenmezken, sen kendine güvenir
Ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;
Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan,
Veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
Ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
Bütün bunlarla beraber, ne çok iyi, ne de çok akıllı görünmezsen;
Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen;
Eğer zafer ve yenilgiyle karşılaşır
Ve bu iki hokkabaza ayni şekilde davranabilirsen;
Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin, bazı alçaklar tarafından
Ahmaklara tuzak kurmak için değiştirilmesine katlanabilirsen;
Ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
Ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
Ve bir yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
Ve kaybedip yeniden başlayabilir
Ve kaybın hakkında bir kelimecik olsun bir şey söylemezsen;
Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
Onları işine yaramaya zorlayabilirsen
Ve kendine "Dayan" diyen iradenden başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
Ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitebilirse;
Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;
Eğer bir daha geri dönmeyecek olan dakikayı , altmış saniyede koşarak                    doldurabilirsen;
Yeryüzü ve üstündekiler senindir
Ve dahası, sen bir İNSAN olursun.
                                                  RUDYARD KIPLING

SEVDİĞİM SÖZLERDEN BİR DEMET DAHA SİZLER İÇİN DERLEDİM..



           
  "Başkaları ile ilgilenirsen iki ay içinde birçok dostlar kazanabilirsin; başkalarının seninle ilgilenmesini beklersen, iki yılda bile tek dost kazanamazsın"
Dale Karnegie

"Güzel Sözler petekten damla damla sızan bala benzer, bunlar insanın ruhuna tad verir"
Hz. Süleyman

"Dünyanın en büyük başarıları, onların imkansız olduğunu anlayacak kadar zeki olmayan kimseler tarafından başarılmıştır"
Doug Larson

"Mana'dan sevgi fışkırır,maddeden ise bunalımlar"
Malcolm X

"Su ateşe galipdir, ancak bir kaba girerse ateş o suyu kaynatır, yok eder"
Mevlana

"Olgun insan; güzel söz söyleyen değil, söylediklerini yapan ve yapabileceklerini söyleyen insandır"
Konfüçyüs

"Egoistlerin en iyi tarafı sürekli kendilerinden bahsettiklerinden gıybet yapmamalarıdır"
Lucille S. Harper

"Herkes cahildir, ancak farklı konularda"
Will Rogers

"İki yüzlü insanlar getirdikleri sözle yararlı olurlar. Ama götürecekleri sözle de zararlı olabilirler"
Montaigne

"Başkalarından üstün olmamız önemli değildir. Önemli olan dünkü halimizden üstün olmamızdır"
Hint Atasözü

"Bir adam yetiştirirsen bir kişi yetiştirmiş olursun, bir kadın yetiştirirsen bir aile yetiştirmiş olursun"
Afrika Atasözü

"Büyüklük, kuvvetli olmak değil, kuvveti yerinde kullanmaktadır"
Makr Orel

"Sakladığın sır senin esirindir. Açığa vurursan sen onun esiri olursun"
Hz. Ali

"Hakikate yalnız bir yoldan gidilir, fakat ondan uzaklaştıran binlerce yol vardır"
Bruyere

"Aşk mücadelesi içinde değil, mücadele aşkı içinde ol"
Peyami Safa

"Küçük şeylere gereğinden fazla önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir"
Eflatun

"Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız"
Konfüçyüs

"Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır"
Schiller

"Yazı yazmayı öğrenmek, herşeyden önce düşünmeyi öğrenmektir"
Amie Suche
"Ben bilemediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım"
Sokrates

"Bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak gerekir"
Honora De Balzac

"Savaşırken ölenleri kahraman yapan, ölümleri değil, ölümlerinin sebepleridir"
Napolyon

"Vazoyla saksının farkını sen söyleme. Çiçeklerden sor"
A.Nihat Asya

"İnsanların yapyığı sahte paralar kadar, paraların yaptığı sahte insanlar da vardır"
Sydneyd Harris

"Gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve keder kışını defeder"
V.Hugo

"Allahım ! Senden başka hiç bişeyi olmayan ben, Senden başka herşeyi olanlara acırım"
Konfüçyüs

"Bir insanın hayatından daha değerli bir şeyi yoksa, o insanın hayatının da bir değeri yoktur"
R. Tagore

"Silgi kullanmadan resim çizme sanatına, hayat diyoruz"
J.Caristian

"İnsanlar beni anlamıyor diye kaygılanmam, ben insanları anlamassam kaygı duyarım"
Konfüçyüs

"Namuslu insanların, namussuzlar kadar cesur olmadığı bir ülkenin geleceğinden kuşku duyulur"
Roosevelt



"Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik ; ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk : Kardeş olarak yaşamayı"
M.Luter King


"Ben düşmanlarımla başa çıkabilirim, Tanrı beni dostlarımın şerrinden korusun"
Voltaire

"Herkes dünyanın nizama girmesini ister, fakat gayreti başkasından bekler"
Tardieu

"Çalışmayı sevenler, işlerini yapmak için daima zaman bulurlar"
Smiles

"Öfke, aptalları akıllı yapar; ama yoksul bırakır"
Lord Bacon

"Kibir, bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur"
H.Bayram Veli

"Felaketin iyi bir tarafı varsa o da bize gerçek dostlarımızın kimler olduğunu öğretir"
Honore De Balzac


"Bir kez olsun aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır"
Tarkovski

"İnsanların en büyük dostu, zorluklardır; çünkü insanları karşılaştıkları zorluklar kuvvetlendirir"
Casson



"Kundak, bir gün öleceklerin sarıldığı kefen; kefen, bir gün doğacakların sarıldığı kundaktır"

"Aptallarla tartışmayın, görenler aranızdaki farkı anlamayabilirler"

"Hayvanlar ipleriyle, insanlar sözleriyle birbirine bağlanırlar"

"Bütün büyük yanlışların altında gurur yatar"

"Gülünecek şeyleri ciddiye alanlar, ciddi meselelerde gülünecek hale gelirler"

"Aslanlar kendi tarihlerini yazmadıkları sürece, avcı hikayelerine inanmak zorundayız"

"Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının aklını da kullanır"

"Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir"

"Söz kalpten çıkarsa kalbe kadar ulaşır, dilden çıkarsa kulaktan öteye gitmez"

"Kardan adamların saltanatı güneşi görününceye kadardır"

"Güzel bir yüze sahip olmak kendi elimizde değildir, ama gülen bir yüze sahip olmak elimizdedir"

"Çalışkan bir insanın herşeye vakti vardır, tembel vakit bulamaz, bahane bulur"

"Susulacak yerde konuşmak aptallık, konuşulacak yerde susmak korkaklıktır"

"Gerçek acı da olsa, tatlı yalanlara tercih edilmelidir"

"Kendini beğenmiş bir kimseye nasihat etmek, rüzgara karşı ıslık çalmak gibidir"

"Silginiz kaleminizden önce bitiyorsa, yanlışınız çok demektir"

"Değişmez kural değişmez kuralın olmayacağıdır"

"Kendimi nokta kadar küçük hissettiğim zaman bakıyorum ki, anlamlı bir cümlenin sonundayım"

"Üç çeşit dost vardır; Birincisi ekmek gibidir her zaman istersin. İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın. Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur"