7 Aralık 2014 Pazar

HAYATTA Kİ DENGELER VE ENGELLER.

Hikaye bu ya..zamanın birinde bir kadın yolculuk yaparken derenin içinde değerli bir taş görmüş ve heybesine atmış. Yolda giderken ekmek dilenen yaşlı bir adama rastlamış, çantasından bölüşmek için ekmeğini çıkartırken yaşlı adam çantadaki değerli taşı görüp kendisine vermesini istemiş. Kadın hiç tereddüt etmeden çıkartıp taşı ona vermiş. Yaşlı adam taşın ona büyük bir servet getireceğini düşünerek sevinç içinde yoluna devam etmiş.
Aradan birkaç gün geçmiş. Yaşlı adam kadını aramaya başlamış bulmuş ve demiş ki “ Sürekli düşündüm, taş çok değerli ve sen bunu bana verdin, daha değerli bir şey almak umuduyla bunu sana geri vermek istiyorum. Şimdi söyle bana lütfen !, bu taşı bana verdiren şey neyse onu bana verir misin?
kadın cevaplamış; “ İnsanı zengin ya da değerli yapan sahip olduğunu düşündüğü malı, serveti, mevkii ya da ünvanı değildir. Diğer insanlarla paylaşabildiği “ değerleridir.”
Dengeli ve doyumlu bir hayat yaşamak için kişisel değerlerimizin farkında olmamız gerekli.
Değerlerimiz; diğerlerinden beklediklerimiz ve diğerlerine sunduğumuz, bizi hayata bağlayan inançlarımızdır ve çok önemlidir.
Değerlerinizi kullanamadığınızda içsel bir gerilim ve huzursuzluk yaşarsınız ve iş ve yaşamdaki dengeniz olumsuz etkilenir.
Aşağıdaki bazı değerlerden hangilerinin sizin için anlamı daha fazla?
Huzur, mutluluk, sevgi, adalet, saygı, şefkat, öğrenme, samimiyet, özgüven, maneviyat, başarı, güç, güven, farklılık, özgürlük, rekabet, liderlik, düzen, azim, kazanma, kalite, heyecan, öne geçmek, toplumun parçası olmak, ilginç deneyimler, kendini adamak, sadakat, işbirliği, iyi görünme, anlayış, güvenilirlik, özbenlik saygısı, romantizm, cesaret ve sizin ilave edecekleriniz.
Şimdi hayatınıza bakın, Değerlerinize uygun şekilde yaşamak için yapabileceğiniz neler var?Başarmak için sizin atım atmaya çalışmanız gerekli unutmayın günlerce gidilecek yollar ilk adımla başlar.Karar verin ve başlayın sadece başlayın gerisi mutlaka gelecektir.
Değerlerinizi keşfettiğinizde bazı şeylerin hangi değerlerinize dokunup sizi neden rahatsız ettiğini ya da başarınıza nasıl destek verdiğini fark edeceksiniz.
Cem TAŞÖZ
Yönetim Danışmanı

3 Ağustos 2013 Cumartesi

AKILLI MAYMUNU NASIL YAKALARSIN ?

Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak var.Bir Hindistan cevizi oyulup iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki, bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken; elimizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır!
             Pekii..  Siz hiç avucunuzu açmayı denediniz mi ?
eyy..İnsanlık ..Sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şey bizler için aslında hep birer tuzak hala neden  fark etmiyoruz,yada etmek istemiyoruz.
Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak, Ortalama 15 m2´sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 10-20 kat büyük evlere sahip olmak,Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir köşesinde unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak,Okumadığımız kitaplara sahip olmak,Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak,Bize günde 3-5 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak,Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak; tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık, bir dinlence evine sahip olmak,Oturmadığımız koltuk takımları, izlemediğimiz dev ekran televizyonlar; kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha nelere sahip olmak...Ya da sahip olduğumuzu sanmak...Sadece çevre olsun diye bulunduğumuz ortamlar ve arkadaşlıklar!O maymun gibi; avucumuzda tuttuğumuz sürece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?

Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz.
Ahh.. bunu bir anlayabilsek...

13 Aralık 2012 Perşembe

HAYATINDA BUNLARI HİÇ DÜŞÜNDÜN MÜ ?SÖYLE BAKALIM


Aşağıda hayatınızın yönünü ve yolunu bulmanızı sağlayacak bazı sorulara yer verilmiştir. Lütfen bu soruları okuyun ve en çok hoşunuza giden 1 tanesini işaretleyin. Sonrada o seçtiğiniz soruya cevap teşkil eden bir sayfalık bir makale yazın. Haftada bir bu işlemi farklı seçeneklerle aynı şekilde deneyin. Bu uygulama kişisel gelişiminiz için inanılmaz derecede yararlı bir çalışmadır. Hayatınızı anlamlı ve kontrol edilebilir hale getiren her uygulama gibi bu uygulamada yapılmaya değer...
  • Senin diğer insanlara göre daha iyi yapacağın işler neler ?
  • 10 yıl sonra nasıl bir hayat yaşıyor olacaksın ?
  • Senin için önemli olan sürekli artan hızla konuşmak mı, yoksa daima birilerini geçiyor olmak mı ?
  • Kendini kötü hissetmen için yapman gerekenler nelerdir ? ve hemen kendini kötü hissetmen için kaç türlü yol bulabilirsin ?
  • Kendini başarılı sayman için neler olmalı ? hayatta başarılı olup olmadığını nasıl anlayacaksın ?
  • Başarılı olmayı bir mücadele olmaktan çıkarıp, yaşam biçimi haline nasıl dönüştürebilirsin ?
  • İçinde yaşadığın toplumun senden beklentileri nelerdir ?
  • Hayatta öğrendiğin en önemli ders hangisi ?
  • Beyninin nasıl çalıştığını beynine öğrettin mi ?
  • Bugün daha iyi bir hayat kalitesine ulaşmak için ne yaptın ?
  • Bugün hayatının temel amaçlarına ulaşmak için ne yaptın ?
  • Bugün yaptıkların 5 yıl sonra seni nereye götürecek, sen nerede olmak istiyorsun ?
  • Kesin olarak başarabilecek olsaydın:yarından itibaren neler yapardın ?
  • Hayatta başına gelen tüm olumsuz durumları kendi lehine olacak şekilde kullanmayı ne kadar sürede öğrenebilirsin ?
  • Kesin, net ve tam olarak kim olmak, neler yapmak, nasıl bir hayat yaşamak istiyorsun? Bu istediğini ne kadar zaman içerisinde, hangi bedeller karşılığında, nasıl elde edebilirsin ?
  • Elindeki kaynaklar neler ?bunların en etkili şekilde nasıl kullanabilirsin ?
  • Hayatını düşün ve cevapla:
* Hayatında neler oluyor, neden böyle oluyor ?
* Neler olmasını istiyorsun, neler oluyor ?
* Tüm bunlar nasıl oluyor ?
* Bu durumda yapılması gereken nedir ?
* Yapılması gerekenlerden yapılabilecek olan nelerdir ?
* Yapılabilecek olanlardan senin yapabileceklerin neler ?
        * Sen ne yapıyorsun ?
  • “Yarın başka bir insan olacağım” diyorsan; neden bugünden başlamıyorsun ?
Hayatınız değişmeli ise; bunu siz yapmazsanız kim yapacak ? Bu gün yapmayacaksınız ne zaman yapacaksınız ? Buradan başlamayacaksınız nereden başlayacaksınız ?

22 Haziran 2012 Cuma

MEVLANA CELALEDDİNİ RUM-İ den



Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.

Zamanı öğr...endim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.


Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün....
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
"lezzet" kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.


MEVLANA

6 Aralık 2011 Salı

SİZİ DEĞİŞTİRECEK TEK KİŞİ YİNE SİZSİNİZ


Bir ustanın söylediği gibi; "Bu gün hayatınızın geri kalan kısmının ilk günüdür." Önünüzdeki hayatın ilk gününde ne yapmayı, bundan sonra devam eden hayatınızı nasıl geçirmeyi düşünüyorsunuz?
Bu düşünceyi milat sayıp kendi yaşamınıza dönük yeni kararlar verebilirsiniz. "İnsanların verebileceği en önemli karar kendi yaşamlarıyla ilgili kararlardır. Benim yaşamım sıradan, sürüden bir hayat mı olacak, yoksa kendine özgü hedefleri olan olağanüstü bir hayat mı olacak?" der Doğan Cüceloğlu.
Nasıl bir gelecek istediğiniz size bağlı. Bu bir seçim. Biokompütürünüze istediğiniz programı yükleyebilirsiniz. Hayata anlam katmak, onu verimli kılmak sizin elinizde. Manevi değerleri yaşamak, yaşatmak, evrensel değerlerle barışık olmak sizin elinizde. Bunun tersini düşünmek de sizin elinizde; acıyı, hüznü, olumsuzlukları, arabesk bir hayatı seçmek gibi...
Gelecek günlerinizin geçmiş günlerinize benzemesini ister misiniz? Umuda yolculuğunuzu yarıda kesmek ister misiniz?  "ŞİMDİ BURADA"yı, yani ŞİMDİ´yi, içinde bulunduğunuz "AN"ı nasıl yaşıyorsanız kendinizi geleceğe o modda, o duygu içinde taşıyorsunuz demektir. Dönüp geriye bakıyorsanız  "ŞİMDİ"yi atlıyor, "ŞİMDİ"yi yaşamıyorsunuz demektir. Eğer "şimdide" olup bitenlere kulak verirseniz dün-bügün-yarın bağlamında varsınız demektir. Dün zaten yaşandı. Bu gün sizi yarına bağlıyor.
Anlamlı ve doyumlu yaşayıp onu yarınlara taşımak ister misiniz?
Yaşamınızı hep acil, ama önemsiz işlere mi, yoksa kendinizi geliştirecek önemli işlere mi tahsis edersiniz?
Ümitsizliğe düşmeden "BU GÜN YARINDIR" düşüncesiyle hayatınızın geri kalan kısmının ilk gününde geleceğe köprü kurmak da sizin elinizde.
"Sizi değiştirecek tek kişi sizsiniz".
Keyifle okuyup istifade ettiğim, günü birlik ilişkilerde anlattığım Shad Helmstetter´in bir öyküsünü sizinle paylaşmak istiyorum.
"Zihinsel apartman daireniz"     
Bir an için zihinsel bir apartman dairesini, düşüncelerinizde yaşadığınız bir yeri hayal edin. Bu zihinsel daire kendiniz ve çevrenizle ilgili düşündüğünüz her şey ile döşenmiş olsun. Bu zihinsel apartman dairesindeki eşyaların çoğu kullanılmış eşyalardır. Bu eşyalar bize ana-babalarımız, arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz ve bilinçaltımızı programlamaya yardımcı olmuş herkesten geçmiş eski olumsuz düşünme tarzlarıdır. Sakladığımız ve zihinsel apartman dairemizde kullandığımız eşyaları bu insanlardan almışızdır.
Eşyaların (olumsuz düşüncelerimizin) çoğunun elden düşme ve eski olduklarını hayal edin. Eski yıpranmış kanape sarkıyor, sandalyeler kırılmış, sert bir biçimde oturulduğu takdirde kırılmaya hazır. Duvarlarda sararmış sormuş resimler. Mutfak masası eğri duruyor. Tabakların uçları kırılmış ve çatlak, hiçbir fincanın kulpu yok, uzun bir süre önce kopmuş. Yatak yaylarının spiralleri aradan görülüyor, paslı ve eğrilmiş. Yerdeki kilimde yama ve delikler var.
Şimdi diyelim ki evinize gelip bütün bu eski eşyalardan kurtulmanıza yrdımcı olmayı kabul ediyorum. Size eski olumsuz düşüncelerinizden kurtulmanıza yardımcı olacağımı söylüyorum. Bütün o ikinci el eşyalarınızı dışarı taşıyıp garaja depoluyoruz. Her parçayı, her tabağı, kilimi, masayı, yatağı, kanapeyi ve sandalyeyi kaldırıyoruz. İçimizdeki eski ve olumsuz inancı dışarı çıkarıyor güzden uzak bir yerde saklıyoruz. Böylece ben sizden ayrılıyorum. Ben ayrıldıktan sonra siz zihinsel apartman dairenizin ortasında duruyorsunuz. Bomboş ve tertemiz. Görünürde ne bir olumsuz düşünce, ne bir kanepe, ne bir resim, ne de bir sandalye var. Etrafınıza bakıp düşünüyorsunuz. "Bu mükemmel bütün eski olumsuz düşüncelerimden kurtuldum. Simdi olumlu düşünen biri olabilirim". Zihinsel apartman dairenizde yürüyor. Sonra biraz daha ayakta duruyorsunuz. O akşam biraz daha geç bir vakitte kendiniz ve boş bir apartman dairesi dışında hiç bir şey olmayan bir yerde bir iki saat vakit geçirdikten sonra ne yapabileceğinizi tahmin ediyorsunuz?
Dışarıya eski eşyaları depoladığınız garaja gidip bir tane sandalye alacak, bir masa, ve belki bir iki tabak getireceksiniz.
Bizler en çok, en fazla birlikte yaşadığımız düşüncelerle rahat ederiz. Bu düşüncelerin bizim için en iyi düşünceler olup olmaması önem taşımaz. Bizim bildiğimiz onlardır. Kendimizi yanında en güvenli hissettiğimiz şeylerdir onlar. Kısa sürede eski sadık TV´nizi bile getirmiş olabilirsiniz. Birer birer eski zamanın yıprattığı olumsuz düşüncelerinizi zihinsel apartman dairenize getirmeye başlayacaksınız. Neden? Size eski eşyaları taşımanıza yardımcı olduğum zaman onların yerine koymak için yeni eşya vermedim. Eski olumsuz düşüncelerin yerine koymak için yeni olumlu düşünceler vermedim.
Olumsuz düşünceyi durdurmaya karar verdiğiniz ve eskinin yerine koyacağınız hazır, yeni olumlu kelimeleriniz olmadığı zaman geçmişin eski, rahat, olumsuz, içe dönük kelimelerine döneceksiniz. Eski eşyalarınızdan kurtulup onları garaja sakladıysanız ve yerine koyacak yeni eşyanız yoksa üç hafta içinde sizi tekrar ziyaret edecek olsaydım, bütün eski eşyalarınızı tekrar apartman dairenize taşımış olacaktınız. Muhtemelen onları yeniden düzenleyip farklı görünmelerini sağlayacaktınız. Ama aynı eski eşyalar; ilk  etapta sahip olduğunuz aynı eski programlama olacaktı.
"Eskiyi yeni ile değiştirin"
Öyle ise bunun yerine, zihinsel apartman dairenizi yeni eşyalarla donatın.  Zihinsel apartman dairenizde şöyle bir yürüyün. Ve etrafınıza bakın. Gördüğünüz oldukça güzel bir manzaradır. Bir zamanlar parçalanmış umutlar ve kırılmış hayaller şimdi heyecan verici ışıl ışıl başlangıçlarla doludur. Yeni zihinsel eşyalar kendine güvenin sağlam ayakları üzerinde durur. Sinir bozukluğunu ve sessiz teslimiyeti, başarı umudu ve inancın şevkiyle değiştiriniz.
“Bu gün hayatınızın geri kalan ilk günüdür”.  Olumlu düşünce üretmek sizin elinizde.  Haydi niyet edelim, “Niyet ettim değişmeye”. Anlamlı, doyumlu, sağlıklı ve çoşkulu bir yaşam dileğiyle...